PINARHİSAR TARİHÇESİ
Pınarhisar’ın tarihi sürecine baktığımızda; yörenin antik dönemlere uzanan bir yerleşim yeri olduğu karşımıza çıkar. İlçe merkezi ve köylerinde bu dönemleri işaret eden pek çok kült alanı, kaya oyma sunak yerleri ve mağra oluşumu ile yörede muhtemelen yaşamış topluluklara ait tümülüslere raslarız. Bunlar arasında Ambarkaya sunak taşı, Pekmezdere mağarası, Kaynarca mağara manastırı, İslambeyli tümülüsü ilk sırada sayılabilir. Yörenin Traklar dönemine işaret eden çok sayıdaki tümülüs varlığı ilçenin özellikle güneyindeki ovada halen gözlemlenebilmektedir. Pers İmparatoru Darius’un M.Ö. IV.yüzyılda yöredeki su kaynakları etrafında konakladığı da antik kaynaklardan eriştiğimiz bilgiler arasındadır.
Bu antik döneme ait bulgulara rağmen ilçenin merkezi etrafında yerleşim denilebilecek yapılanma Bizans dönemine rastlar. Bu dönem öncesinde Roma döneminde de önemli bir konumda olduğunu söylemek tarihin sürekliliği düşünüldüğünde yerinde bir tespit olacaktır.
Bugün Kaleler adı ile anılan mevkide yer alan burçlar M.S. 425 yılında, Doğu Roma’nın Bizans ile ayrılmasının hemen sonrasındaki yıllarda yapılmıştır. Bu haliyle bir uç savunma kalesi diyebiliceğimiz kale ve etrafında daha sonra yerleşimin başladığı düşünülmektedir. Bu burçların yükseldiği tepenin hemen etekleri boyunca ilçe merkezi ile bugünkü Kaynarca beldesi arasında sayısız su kaynakları rivayet edilir. Bu yüzden yöre “kaynaklar” manasına gelen Brysesis adıyla kurulmuş, daha sonra bu isim Virisis-Verissa şekline dönüşmüştür. İlçenin Bizans döneminde bilinen en eski ismi budur.
Ortaçağ’da Vize’nin edindiği din ve otorite merkezi oluşuyla, Vize’deki otoriteye destek ve güç vermesi açısından bu yörede yerleşimin güçlenmeye başladığı düşünülmektedir. Bizans etkisini kısa bir süre Latin istilası ile ( 1207 ) kaybetse de, Osmanlılar yöreye hakim olana değin Bizansın etkin bir uç yerleşimi olarak varlığını sürdürmüştür.
Kaynaklar 1367 yılında Gazi Hüdavendigar adına Gazi Mihal tarafından alınarak Osmanlı’ya geçtiğini bize söyler. Bu andan itibaren hızlı bir Türkleşme süreci yaşar Pınarhisar ve çevresi. Yöreye akıncılar ile birlikte gelen ve savaşlarda da yararlılık gösteren Anadolu erenleri etrafında tekkeler, onların etrafında ilk yerleşimler kurulmaya başlar. Kayıtlara göre bu civara günümüzde Vize Yörükleri diye isimlendirilen Türk toplulukları yerleştirilir. İlçenin hemen 4 km doğusundaki Erenler köyü ( Tekke ) “Binbir Oklu Ahmet Baba Türbesi” ve eski ismi Tekke ile bu döneme işaret eden bir yerleşim yeridir. İlçe merkezinde yer alan Haydar Baba tümülüsü ve burada yer alan eski mezarlık da bu döneme ait başka veriler sunması açısından araştırmaya muhtaçtır.
Evliya Çelebi ünlü Seyahatname’sinde yörenin su kaynaklarından, kale yapısından, halkın yaşam şeklinden bağ-bostan arazileriin güzelliklerinden bahsederek Pınarhisar’ın 1661 yılına ait tabloyu betimler.
İlçenin Osmanlı’ya geçmesiyle birlikte birçok yerleşim yerinde Hıristiyan Rum ve Bulgar topluluklarla birlikte yaşayan Türkler kendi mimari yapılarını da inşa edrek yörenin kimliğine imzalarını atmaya başlarlar. Bu yapılara cumhuriyetin ilk yıllarına kadar çeşitli dönemlerde raslarız. Hundi Hatun Camii, Binbir Oklu Ahmet Baba Türbesi, Sadık Ağa Camii, Koloğlu İlköğretim Okulu, Pratik Kız sanat Lisesi, özgün hallerini kaybetseler de bazı çeşme yapıları vb…bu eserler arasında sayılabilir. Günümüze ulaşamayan yapılar arasında ise Kırmızı Mektep bugün bile yaşlıların belleğindeki hatırasını korumaktadır.
Pınarhisar Osmanlı-Rus Savaşı sonrası ilk yoğun göç kafilesiyle karşılaşır. Bunlar arasında Kırım’dan gelen göçler önemli yer tutar. Kırım Girayları’nın yerleşimine tabi olan Pınarhisar’da bu ailelerin mensupları günümüze değin ulaşmışlardır. Bir başka göç dalgası ise Rumeli üzerinden gerçekleşmiş ve Poyralı,Evciler,Osmancık,Tozaklı gibi köylerimizin bugünkü kimliğini bulmasında rol oynayan ilk muhacirler yöreye iskan ettirilmiştir.
Balkan Savaşları ve Yunan işgalinin en acı günlerini yine bu yöre yaşamıştır. İstanbul’a yakınlığı ile bir tampon bölge görevi gören bu topraklar ve civarındaki yerleşimler bu dönemin en acı hatıralarını içselleştirerek milli kimliklerine değer katmışlardır.
Cumhuriyet sonrası mübadeleler ile yörenin şimdiki nüfus yapısı neredeyse tam manasıyla yerine oturur. İlk mübadelelerle Yunanistan, Bulgaristan yoğunluklu göçlere sonraki dönem mübadelelerde buralardan olduğu kadar Makedonya ve Yugoslavya’dan gelenler de eklenir.
Pınarhisar Trakya’nın Babaeski ve Kırklareli’den sonraki en eski yerel yönetime sahip yerleşimi olmasıyla da başka bir yerde durur. Pınarhisar 1909 yılında belediyelik olmuş ve günümüze kadar yerel yönetime sahip kalmayı başarmıştır.
İlçeye bağlı bir bucak beldesi bulunmaktadır :
Kaynarca ( Yene-Yeno-Yeni ) : Belde antik dönemlere uzanan bir geçmişe sahiptir. Pers İmparator’u Darius yörenin Teoros olarak bilinen sıcak ve soğuk su kaynakları için “Ben dünyaya Teoros dünyanın en güzel sularına sahiptir” diyerek buraya bir dikilitaş diktirmiştir. Bizans ve osmanlı dönemlerinde de yörede yerleşimler olduğu beldedeki buluntulardan anlaşılmaktadır. Kaya oyma manastır ve kült alanı, Rumlardan kalan mimari izler hala ayaktadır. Evliya çelebi’nin seyahatnamesinde de Kaynarca’ya ait bilgilere raslamaktayız.